MENU

featured Slider

ÖYKÜ: DEDİKODU DERSLERİ - ÖZLEM AKKAN

undefined undefined, undefined

ÖYKÜ: DEDİKODU DERSLERİ - ÖZLEM AKKAN

ÖYKÜ: DEDİKODU DERSLERİ - ÖZLEM AKKAN
Semtin en eski mahallesinin, asıl renklerinin ne olduğunun artık anlaşılmadığı yapışık nizam evlerinin birinin giriş katındaki güzellik salonu hareketli sabahlarından birini yaşıyordu. Her ne kadar tabela, güzelliği vaat ediyorsa da içeride kuş kondurduklarını falan zannetmeyesiniz. Sadece manikürcü Suzan -mahallelinin, kendilerini biraz olsun sosyetik hissetmek için ‘Suzi’ diye çağırdığı Suzan- salonun ismiyle tam anlamıyla müsemmaydı. Herkes Suzi gibi görünebilmek ümidiyle

Share this article

ÖYKÜ: SOLUK MAVİ - CENGİZ ALADAĞ

undefined undefined, undefined

ÖYKÜ: SOLUK MAVİ - CENGİZ ALADAĞ

ÖYKÜ: SOLUK MAVİ - CENGİZ ALADAĞ
Sessizlik gökten süzülerek düşmüş, toprağı bir şal gibi örtmüştü. Ne kuş sesi, ne rüzgar. Hava pelte gibiydi, yapraklar bile kımıldamıyordu. Kadın yürüyor, yürüdükçe dünyayı biraz daha sessizleştiriyordu. Saçları uçuşmuyor, eteği savrulmuyordu. Oysa böyle bir Nisan sabahı, hafif de olsa bir meltem yürüyüşe eşlik etmeliydi. Ama sanki bu kadına dokunulmaması için bir karar alınmıştı. Rüzgara yasak gelmişti sanki. Biliyorum,

Share this article

ÖYKÜ: HAFIZANIN HARCI - SEYİT BERKER AYDOĞAN

undefined undefined, undefined

ÖYKÜ: HAFIZANIN HARCI - SEYİT BERKER AYDOĞAN

ÖYKÜ: HAFIZANIN HARCI - SEYİT BERKER AYDOĞAN
Taşıyıcı kemerlerin çığlığı, gece yarısı Karaköy’ün sessizliğini bir bıçak gibi yırttı. Tarihi Subaşı Han’ın 150 yıllık tonozu, Mimar Alp’in gözleri önünde toz bulutuyla çökerken, kırmızı tuğlalar bir yargıç edasıyla süzüldü yüzüne. Gökyüzü bir anda kül rengine bürünmüştü. Kül rengi toz bulutu içindeki İstanbul silueti, Alp’in zihnindeki kaosu yansıtıyordu. Ertesi gün basılan gazetelerin manşetlerinde “Dört yıllık restorasyon, bir gecede

Share this article

ÖYKÜ: S.F. GOYA - EMİNE ÖRS

undefined undefined, undefined

ÖYKÜ: S.F. GOYA - EMİNE ÖRS

ÖYKÜ: S.F. GOYA - EMİNE ÖRS
Soğuk… Nefret ederim soğuktan. Her yerim üşüyor, sanki gözlerimi açmamı engelleyen rüzgârdan bir örtü var. Bir türlü kendime gelemiyorum, ağzımı bile açamıyorum sanki kilitliymiş gibi. Üzerimde yırtık bir kıyafet var, demek bu yüzden çok üşüyorum. Yavaş yavaş gözlerimi açıp nerede olduğumu anlamaya çalışıyorum. Ama etraf karanlık ve gökyüzü sanki siyah bir kartonla kaplanmışçasına boğuk, kasvetli. İnsanın kemiklerini ısıtan

Share this article

ÖYKÜ: TELVE - ELİF CAN

undefined undefined, undefined

ÖYKÜ: TELVE - ELİF CAN

ÖYKÜ: TELVE - ELİF CAN
 “Tam şurada işte. Görmüyor musun? Bak minicik bir şey ama nasıl da ay gibi parlıyor.” Gözlerini iyice kısmış, eltisinin parmağının ucuyla işaret ettiği fincanın içine bakıyordu Nezihe. Ama tek görebildiği, dibe çökmüş telveye doğru uzanan kahveden dantelli yollardı. Onların parlaklığı da sonu ıssız ormanlara çıkan ışıksız yollar kadardı. Eltisinin üç vakte kadar gönlünü ferahlatacak dediği haberin bu yoldan

Share this article

ÖYKÜ: GÜNEŞE SELAM SÖYLE - CEREN ACAR

undefined undefined, undefined

ÖYKÜ: GÜNEŞE SELAM SÖYLE - CEREN ACAR

ÖYKÜ: GÜNEŞE SELAM SÖYLE - CEREN ACAR
Bir ıhlamur ağacının gölgesinde, bahar vaktinin yağmurla bezediği ılık ve naif bir akşamüstü aklıma düştü yıllar evvel ömrümüze değen bir nisan yağmuru damlası. Hatırımdaki en güzel ilkbahar hikâyesi, düştüğü midye kabuğunun içinde damladan inciye evrilen bir yağmur tanesi: Güneş. Hâlâ sevginin o müthiş sıcaklığını yüreğinden söküp atmamış, aksine sevgi denen o erdemi sabrın ve edebin koruyla pişirip perçinlemiş

Share this article

Page 1 of 2412324Next